ABD donanması son yıllarda dünya çeşitli merkezlerinde sıcak gelişmeler sebebiyle bir kısım ülkelerin donanmalarıyla birlikte icra etmeyi düşündüğü faaliyetlerde, ‘amfibi harekat’ etkeni giderek ön plana çıkmaktadır. Pentagonda, politik duruma karşı daha az hassas ve daha düşük bir gayret/maliyet sarfı ile görevin icrasını sağlayan ‘denizde üslenme konseptine’ yönelim giderek artmaktadır.
Uçak gemisi görev gruplarını her deniz alanında kullanılamayacağı dikkate alındığında, amfibi ağırlıklı görev gruplarının; iç, kenar ve açık deniz alanları da dahil olmak üzere farklı deniz harekat sahalarında esnek bir planlanma ve kullanım avantajı vereceği aşikardır.
ABD donanması, değişik harekat desteği verebilen büyük tonajlı ve uçar unsurları da bünyesinde bulunduran, çok maksatlı amfibi hücum gemilerinden oluşan birleşik görev grupları oluşturulmasını gündeme almaya çalıştığını görmekteyiz.
Özellikle Hint-Asya-Pasifik bölgesindeki deniz sahalarının, deniz yetki alanlarının ve kritik geçitler ile limanların gözetim altına alınması, Rusya Federasyonuna karşı, Karadeniz’de yürütülmeye çalışılan faliyetler ve Ukrayna krizi, Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları sorunları ile Orta Doğu’da devam eden başta Suriye iç savaşıgibi sorunlar, ABD donanmasını bu bölgelerde aktif olmaya zorlamaktadır.
“DENİZDE ÜSLENME KONSEPTİ”
ABD Donanma Bakanı Ray Mabus tarafından söylenen ifade dikkat çekicidir. Mabus, “Denizden gelerek, daha kısa sürede ulaşırız, daha uzun süre kalırız, gereken her şeyi yanımızda getiririz ve kimsenin iznini almak zorunda değiliz.” ifadesiyle ‘denizde üslenme konseptinin’ temel noktalarına değinmiştir.
‘Denizde üslenme konseptinde’, denizde üstlenerek taarruz ile savunma gücünü süratli bir şekilde intikali, bölgelerdeki kuvvetleri teşkil etme, donatma, lojistik ihtiyaçları karşılama ve komuta etme, gerektiğinde denizden karaya harekat icra edebilme kabiliyeti ön plana çıkmaktadır.
Harekatı uluslararası sularda konuşlu seyyar bir üsse istinaden gerçekleştirmek, kuvvetlerin herhangi bir ülkenin siyasi engellemesine maruz kalmadan veya desteğine ihtiyaç duymadan süratle kriz bölgesine aktarılabilmesi açısından oldukça önemli bir kabiliyettir.
Örneğin, 2003 yılındaki Irak Harekâtı esnasında Türkiye, “1 Mart Tezkeresi”olarak bilinen TBMM kararı ile ABD’nin topraklarını kullanmasına izin vermemiş, bunun üzerine Akdeniz’deki gemilerde konuşlanan kuvvetler Basra Körfezi’ne kaydırılmış ve harekât buradan gerçekleştirilmişti.
Denizde üslenme konseptinin tercih edilmesi için diğer bir neden ise; karadaki üslerin sabit hedef olması ve gelişen silahlar sayesinde bu üslere yönelik düşman tehdidinin artmasıdır. Bunun yanı sıra, bir bölgede komuta kontrol ve lojistik üslerinin sıfırdan teşkil edilmesi, üslerin güvenliğinin sağlanması büyük bir maliyet ve gayret sarfına neden olmaktadır.
Bu nedenlerle, politik duruma karşı daha az hassas ve daha düşük bir gayret/maliyet sarfı ile görevin icrasını sağlayan ‘denizde üslenme konseptine’yönelim giderek artmaktadır.
Denizde üslenme konseptinde yapılacak harekatlar şunlardır: Konvansiyonel deniz harekâtı, Amfibi harekât, Savaş halinde denizden ülke derinliklerini hedefleyen büyük çaplı taarruz harekâtı, Doğal afet ve insani yardım harekâtı, Deniz güvenliği harekâtı, Denizden tahliye harekâtı ve Terörizm ile mücadele harekâtıdır.
ABD donanması ‘Denizde üslenme’ uygulamalarında, uçak gemisi, LHA, LHD, LPDgibi büyük muharip gemiler ile bu gemilerin koruma unsurlarının lojistiği, Askeri Deniz Ulaştırma Komutanlığına (Military Sealift Command) bağlı gemiler ile sağlanmaktadır.
Bu birliğe bağlı muharip olmayan ve sivil/askeri personel tarafından birlikte işletilen yaklaşık 110 parça gemi ile ABD donanmasının ikmal desteği sağlanmakta, harp yükü taşınmakta ve bazı özel görevler icra edilmektedir.
Denizde Ön Konuşlanma Kuvveti (Maritime Prepositioning Force, MPF) ise iki deniz piyade tugayını 30 gün süre ile destekleyecek ordonat ve ikmal malzemesi ile donatılmış ve muharip komutanlara lojistik destek sağlamak üzere kalıcı olarak ileri bölgede konuşlanmış birliklerdir.
Gemileri Askeri Deniz Ulaştırma Komutanlığına bağlı olan Denizde Ön Konuşlanma Kuvveti, bünyesinde 14’er adet gemi bulunan iki filoya ayrılmaktadır. Bu filolardan biri Guam diğeri ise Diego Garcia Üssünde bulunmaktadır.
ABD donanması ‘Denizde üslenme konsepti’ kapsamında planlanan deniz piyade tugayı; kabaca 12 bin deniz piyade, 13 bin kara aracı, 48 adet uzun menzilli MV-22 tipi dikey performanslı uçak, 20 adet CH-53E/K tipi helikopter ve diğer donanım malzemelerinden oluşmaktadır.
Donanmasının envanterindeki mevcut platformlar ile bu çapta bir kuvvetin donatılarak ABD ana karasından okyanus ötesindeki bir harekat bölgesine gemilerle intikal ettirilmesi yaklaşık 4 haftayı bulmaktadır. Bu süreyi 11-17 güne indirgemek için çalışmalar devam etmektedir.
Artan bu küresel tehdide karşı, 2014 yılı itibarıyla ileri operasyon alanları ve denizaşırı üslerde görev yapan Amerikan savaş gemisi sayısı 97 iken, bu rakam, 2020 yılında 120’yi aşması ön görülmektedir.
“ÇOK AMAÇLI AMFİBİ HÜCUM GEMİLERİ” (LHD)
Denizde üslenme konsepti kapsamında kullanılan su üstü platformların başında LHD gemileri gelmektedir.
Çok amaçlı amfibi hücum gemileri (LHD) çıkarma harekâtlarına yönelik olarak tasarlanırlar. Geminin içinde bulunan dok vasıtası ile çıkarma aracı ile zırhlı personel taşıyıcı araçlara asker yüklemesi yaparlar.Bir yandan da uçuş güverteleri ile kıyıya yönelik uçak ve helikopter harekâtı gerçekleştirirler.
Bu gemilerin ana işlevi deniz piyadelerini yöneliktir, son yıllarda üretilen gemilerde çok amaçlı görevlerde tanımlanmıştır. LHD gemileri insani yardım, doğal afetler, hastane gibi görevleride yapacak şekilde dizayn edilmektedir.
Wasp ve America sınıfı çok amaçlı amfibi hücum gemileri Amerikan donanmasında görev yapmaktadır. Türkiye’nin lisans altında inşa etmekte olduğu, İspanyol tasarımı Juan Carlos I sınıfı bir LHD olan TCG Anadolu , bu tip bir gemidir.
Fransa ve Mısır’ın Mistral sınıfı LHD’lerinin sabit kanat uçak kabiliyeti bulunmuyor. Güney Kore’nin Dokto ve Japonya’nın Izumo sınıfı gemilerinin sabit kanat uçaklara uygun yapıda olduğu belirtiliyor.
Son yıllarda Amerikan donanması F-35B dikine kalkış yapabilen uçakların envantere girmesiyle, bu uçakları LHD gemilerinde konuşlandırmaya başladı. Bu gelişme ile mini bir uçak gemisi haline gelen LHD gemilerinin önemi giderek arttı.
“SAN ANTONİA SINIFI AMFİBİ GEMİLERİ ( LPD)”
ABD Donanması için en son üretilen amfibi gemisi San Antonio Sınıfı (LPD) gemisidir. Bu gemiler amfibi zırhlı muharebe araçları (AAV), hava yastığı çıkarma araçları (LCAC) ve MV-22 Osprey dikene kalkan uçakları bünyesinde barındırmaktadır.
Gemi özel bir çelikten yapılarak radar kesitini düşük gösterecek şekilde tasarlanmıştır.Gemide 25,402 ft²’lik üç araç güvertesi, iki kargo ambarı, kargo yakıtı için 1.234m³’ye alan bulunmaktadır.
San Antonio Sınıfı (LPD) 700 askere konaklama imkanı verirken, 14 adet zırhlı muharebe aracı, (AAV) 60 tonluk kargo ve araç kapasitesine sahiptir.
Geminin kıç tarafında bulunan iniş güvertesine, iki adet Sikorsky CH-53E Sea Stallion helikopteri, altı adet Bell AH-1W Super Cobra helikopteri, dört adet Boeing CH-46 Sea Knight helikopteri veya iki adet Boeing Bell MV-22 Osprey uçağı iniş ve kalkış yapabilir.
Güverte arkasında bulunan hangarda hava unsurlarının bakımı yapılabiliyor. Hangar bir adet CH-53E Sea Stallion , iki adet CH-46 Sea Knight , bir adet Bell MV-22 Osprey uçağını alabilecek büyüklüktedir. Hangar kapıları özel bir teknoloji tarafından tasarımı yapılmış yüksek patlamalara dayanıklı yatay katlanır üç yatay panelden oluşmaktadır.
Gemide bulunan RAM Mk-31 Güdümlü Mermi Silah sistemiyle helikopter, uçak ve su üstü hedeflere karşı kullanılabiliyor. RIM-116 füzesi Sidewinder füzesinin motoru ve savaş başlığı ile Stinger füzesinin IR arayıcı başlığından oluşmaktadır.
Gemi, yakın yüzeyde kendini savunma için iki adet Mk-46 mod 30 mm top ile donatılmıştır. Mk-46, dakikada 250 mermi atış hızına sahip çift eksenli stabilize zincir silahıdır. Ayrıca geminin savaş merkezinden kontrol edilen iki adet Mk-26 mod 18 50 kalibrelik makineli tüfekleri bulunmaktadır.
San Antonio sınıfı gemilerde, Raytheon tarafından geliştirilen SSDS (Gemi Öz Savunma Sistemi ) bulunmakta, çok fonksiyonlu radar, gelişmiş entegre elektronik harp sistemileri ve kızılötesi arama-takip (IRST) sistemi mevcuttur.
Geminin radarları şunlardır: C / D bandında çalışan bir adet ITT AN / SPS-48E 3D hava arama radarı, I bandında çalışan Lockheed Martin’in AN / APQ-9B yüzey gözetleme ve izleme radarı, Raytheon’un AN / SPS-64 (V) 9 I bandında çalışan navigasyon radarı ve I bandında çalışan iki adet Northrop Grumman Norden Systems AN / SPS-73 yüzey arama radarı.
Gemi, her biri 10,400 hp güç üreten dört adet Colt-Pielstick 2.5 STC dizel motorlara ile çalışmakta.
“MOBİL DENİZ ÜSSÜ (ESD-ESB)”
ABD donamasının Mobil deniz üslerinde kullandığı destek gemileri, Expeditionary Transfer Dock (ESD) ve Expeditionary Sea Base (ESB) platformlarıdır.
Son derece esnek olan bu platformlar önceden yerleştirilen ekipman ve güçleri istenilen noktaya intikal ettirmektedir. Gemiler geleneksel askeri misyonları, insani destek ve yardımlar için değişebilen modüllere sahiptir.
ABD donanmasında USNS Montford Point (T-ESD 1) ve USNS John Glenn (T-ESD 2) gemileri görev yapmaktadır. Ana gemilerden gelen araç ve malzemeler rampalar vastası ile ESD gemilerine aktarılmakta buradan Craft Hava Yastığı (LCAC)araçlarıyla karaya aktarılmaktadır.
USNS Montford Point (ESD) gemisinin menzili 9 bin beşyüz deniz milidir. Gemi yaklaşık 80 bin ton araç ve ekipmanı 25 bin metre karelik alanda depolayabilmektedir
Deniz üssü olarak kullanılan Expeditionary Sea Base (ESB) askeri ve yardım malzemelerini taşıyan ana gemilerdir. ABD donanmasının ilk gemisi USS Lewis B. Puller (T-ESB 3)’de uçuş güvertesi ve hangar alanları bulunmaktadır. Gemiye havadan veya denizden yanaşarak ekipman aktarılabiliyor. Komuta ve kontrol özelliğide olan bu gemi Ağustos 2017’den bu yana 5’inci Filo sorumluluk alanında görev yapıyor.
ESB gemileri 52 bin metrekarelik uçuş güvertesi, yakıt ve ekipman deposu, hangarlar, misyon planlama alanlarına sahiptir. Yaklaşık 250 kişiye konaklama imkanı veren gemi kriz durumlarında deniz piyadelerini ve özel kuvvetleri istenilen bölgeye götürebilir.
Gemi, hava operasyonlarında, Mayın operasyonlarında, korsanlara karşı deniz güvenliği operasyonlarında, özel kuvvetler operasyonlarında, insani yardım ve afet misyonlarında görev alabiliyor. Geniş uçuş güvertesiyle MH-53 ve MH-60 helikopterlerini, MV-22 dikey kalkabilen uçakları kullanabiliyor.
“T-AKE KARGO GEMİLERİ”
Lewis ve Clark sınıfı kuru kargo / mühimmat gemileri ABD donanmasında T-AKE olarak adlandırılıyor. Deniz Kuvvetleri için son derece önemli bir unsur olan lojistik gemiler, deniz unsurlarının, yakıt, yiyecek, yedek parça, askeri malzeme, ihtiyaçlarını karşılıyor.
insani yardım misyonu gibi geleneksel olmayan görevleri yerine getirebilen bu gemiler, dünyanın dört bir yanına savaş yükünü taşıyabiliyor.
Gemide 124 sivil personel görev yaparken askeri operasyonlarda koordinasyon sağlamak amacıyla 11 askeri personel görev yapmakta. Ayrıca görev tipine göre helikopter personelide taşıyabiliyor.
Kuru yük kapasitesi 6,675 tondur. 200 ton veya 52.800gal kapasiteli iki adet kargo içme suyu tankı bulunmaktadır. Beş kargo yakıt deposu 3,242 ton yakıt taşıyabilir.
Gemide, üç adet kuru yük ve mühimmat deposu, iki adet özel kargo ve yedek parça deposu, iki adet çok amaçlı ambar bulunuyor. Dondurulmuş, soğutulmuş kuru depolar için ayrılmış klimalı kargo ambarları bulunmaktadır.
Ana güvertede, limanda yükleme ve boşaltma için 5 ton kapasiteli dört vinç, ana güverteye yükün taşınması için sekiz kargo asansörü bulunmaktadır.Geminin her iki tarafında toplam üç adet kuru-kargo ve bir adet sıvı-kargo bağlantılı ikmal istasyonu bulunmaktadır.
“ZIRHLI AMFİBİ SALDIRI ARACI (AAV-7A1)”
Zırhlı Saldırı Amfibi Aracı AAV-7A1 tam donanımlı amfibi harekat aracıdır. ABD deniz piyadeleri için asker taşıma araçları olarak hizmet vermektedir.
AAV7-A1 aracı, amfibi operasyonlarında kıyıya asker çıkarma, kıyıda da zırhlı mekanize biriliklerini desteklemek amacıyla kullanılabilir.
Güney Kore silahlı kuvvetlerinde görev yapan Zırhlı Saldırı Amfibi Araçları (KAAV) KAAV-7A1 olarak adlandırılıyor.AAV-7A1 araçlarını, Arjantin, Brezilya, Kamboçya, İtalya, Tayvan, İspanya, Tayland ve Venezuela kullanmaktadır.
AAV-7A1 amfibi aracı gemi şeklinde bir gövdeye sahiptir. Geliştirilmiş versiyonlarında yeni gösterge paneli, gece görüş cihazı ve yeni havalandırma sistemi ile donatılmıştır.
Amfibi aracın AAVC-7A1 Komuta Aracı, AAVP-7A1 Personel Aracı ve AAVR-7A1 Kurtarma Aracı olmak üzere üç farklı versiyonu mevcuttur.
AAVC-7A1 Komuta aracının tareti yoktur. Haberleşme teçhizatı aracın kargo alanında barındırılmaktadır. Bu sürüm, modern iletişim sistemleri, destekleyici kollar ve lojistik destek birimleri ile donatılmıştır.
AAVP-7A1 Personel Araçları, M2HB.50 kalibrelik ağır makineli tüfek ve bir adet Mk19 40 mm otomatik bomba fırlatıcı ile donatılmış bir tarete sahiptir. Dört mürettabat ile kullanılan araç, tam teçhizatlı 25 askeri taşıyabiliyor.
AAVR-7A1 Kurtarma Aracı taret ile donatılmamıştır. Araç bir adet kurtarma vinçi, kesme ve kaynak ekipmanları, sahadaki taşıtlara destek ve bakım sağlamak için taşınabilir bakım ekipmanları bulunmaktadır.
Arcın gövdesine takılan aplike zırhı (EAAK) mürettebatı silah ateşinden korur. Ayrıca araç otomatik yangın söndürme sistemi ve NBC koruma sistemi ile donatılmıştır.
AAV7-A1 araçları, HS-400-3A1 otomatik şanzımana bağlanmış 400 hp güce sahip turboşarjlı çok yakıtlı V-8 dizel motor ile çalışır. İki adet 14.000 gpm su jeti pompasıyla denizde 9,7 km / s seyir hızına sahiptir. Karada araç 72.4 km/sa hız yapabilmektedir.
Türkiye’nin inşa etmekte olduğu TCG Anadolu gemisi için Zırhlı Amfibi Hücum Araçlarına ihtiyacı bulunuyor. Bu maksatla Savunma Sanayii Müsteşarlığı(SSM) ile FNSS arasında Zırhlı Amfibi Hücum Araçları (ZAHA) Projesi’nin sözleşmesi Mart 2017 tarihinde Ankara’da imzalandı.
FNSS, 23 adedi personel taşıyıcı, 2 adedi komuta kontrol aracı ve 2 adedi de kurtarma aracı olmak üzere, toplam 27 adet araç teslim etmeyi planlamaktadır.
Kaynak: www.7deniz.net, bahriyeenstitusu.org, US Navy, US Marines, Naval-technology, FNSS, SSM,