Aşırı sağcı partilerin Avrupa Parlamentosu’nda rekor sayıda sandalye kazanacağı tahmin ediliyor. Bu sonuç teyit edildiği takdirde Brüksel’in ana akım siyasetine sert bir cevap olacak ve Avrupa’nın gelecekteki yönünü belirsizliğe sürükleyecek.

Avrupa Birliği’nin 27 üye ülkesinde üç gün süren oylamanın ardından yapılan bir sandık çıkış anketi, aşırı sağcı partilerin parlamentodaki 720 sandalyenin yaklaşık 150’sini kazanacağını gösterdi. Bu durum, ana akım partilerin yasaları geçirmek için gereken çoğunluğu oluşturmasını muhtemelen zorlaştıracak.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Pazar günü geç saatlerde yaptığı bir konuşmada, sonuçların en fazla sandalyeyi kazanacağı tahmin edilen Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) hala bir “istikrar çıpası” olarak hareket edebileceğini gösterdiğini söyledi. Ancak siyasi müttefiklerine aşırılık yanlısı partilere karşı korunmaya yardımcı olmaları çağrısında bulundu.

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağın elde edeceği öngörülen kazanımlar, salt rakamlar açısından mütevazı görünebilir, ancak önemlidir. Sonuçlar, Avrupa Birliği kurumlarına hakim olan Avrupa yanlısı ana akım yetkililere karşı büyük bir meydan okumayı temsil ediyor.

Aşırı sağ partiler tarafından kaydedilen ilerlemeler beklenmedik olmayabilir ve AB için varoluşsal bir kriz teşkil etmiyor. Ancak aşırı sağın önümüzdeki yıllarda birliğin yönü üzerindeki kontrolünü nasıl sıkılaştırabileceğini gösteriyor.

Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük blok olarak kalacağı tahmin edilen merkez partiler, aşırı sağın yükselişine karşı koymak için muhtemelen “büyük koalisyon”dan bahsedecekler. Aşırı sağ büyük kazanımlar elde etme yolunda ilerlerken, merkez partiler önde olmaya devam ediyor.

Rakamlar incelendiğinde, merkez koalisyonun ayakta kaldığı görülmektedir. Merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP), merkez sol Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) ve liberal Renew Europe (RE), Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük üç grubu oluşturuyor. Buna Avrupa yanlısı Yeşilleri (EFA) de eklediğinizde, merkez açık ara en büyük blok haline geliyor.

Aşırı sağcı Avrupa Muhafazakar ve Reformcular (ECR) ile Kimlik ve Demokrasi (ID) gruplarının kazanımları dikkate alındığında bile ana akım, Avrupa yanlısı merkezin parlamentoda sağlıklı bir çoğunluğa sahip olduğu görülmektedir.

Koalisyonlar ve Siyasi Dinamikler

Avrupa siyasetinin gidişatı, Avrupa Parlamentosu’nun içinde belirlenmiyor ve merkezci bloğun birlikte çalışmak isteyip istemeyeceği belli değil. Bu merkezci grupların hepsi AB yanlısı olmakla birlikte, politika konusunda farklılık göstermektedirler. Merkez sağda yer alan partiler, iç siyasetin aşırı sağa kayması nedeniyle Avrupa düzeyinde aşırı sağ ile çalışmayı giderek daha cazip hale getirebilir. Bu durum, AB’nin yürütme organı olan ve bloğun siyasi yönünü belirleyen bir sonraki Avrupa Komisyonu’nun atanmasında zorluklar çıkarabilir. Bu da merkez sağ ve aşırı sağ unsurların işbirliği yapabileceği bir pazarlık ortamı yaratabilir.

Aynı dinamik, parlamento politikaları oylamaya geldiğinde de ortaya çıkabilir. AB Parlamentosu’nda koalisyonlar resmi değildir, bunun yerine milletvekilleri konu bazında oy kullanırlar. Merkez sağın Ukrayna’ya destek gibi konularda solla birlikte oy kullanması, ancak daha sonra göç ve iklim politikası konusunda aşırı sağla birlikte çalışması mantıksız değildir.

Bu grupların Brüksel’de nasıl birlikte çalışabileceklerini etkileyecek olan sadece Avrupa düzeyindeki siyaset değildir. Üye ülkelerdeki iç siyaset de kaçınılmaz olarak Avrupa Parlamentosu’na seçilenlerin meslektaşlarıyla nasıl işbirliği yapacakları üzerinde baskı oluşturacaktır.

Macron Erken Seçim İlan Etti

AB üyesi 27 ülkeden 13’ünün hükümet başkanı şu anda Avrupa’nın sağ partilerine mensup. Hollanda’da yeni bir hükümet kurulacak ve bu hükümet Kimlik ve Demokrasi Partisi (ID) üyesi bir kişi tarafından yönetilecek.

Sandık çıkış anketlerinin, Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Ralli (RN) partisinin kendi adaylarını geride bırakacağını göstermesinin ardından, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron parlamentoyu feshetti ve ilk turu 30 Haziran’da yapılacak riskli bir erken seçim çağrısında bulundu. Le Pen, Macron’u Fransa’da çoktan sağa kaymaya zorladı ve hükümeti giderek daha fazla göçmen ve İslam karşıtı bir söylem benimsedi. Fransa, 2027 yılında Le Pen’i iktidara taşıyabilecek bir cumhurbaşkanlığı seçimi düzenleyecek.

İlk sonuçlara göre Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Ralli (RN) partisi oyların %31,5’ini alarak Macron’un Rönesans Partisi’nin iki katından fazla oy aldı.

Macron gibi Almanya Şansölyesi Olaf Scholz da sandık çıkış anketinde ağır bir darbe aldı; Sosyal Demokratlar (SPD) %14 ile şimdiye kadarki en kötü sonucunu alırken, ana akım Hıristiyan Demokratlar Partisi (CDU) %29,5 oyla birinci, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) ise %16,5 ile ikinci oldu.

Sonuçlar, önümüzdeki beş yıl boyunca AB’nin siyasi yönünü şekillendirecek olsa da, bu ulusal seçimler genellikle görevdeki yerel hükümetler için fiili bir referandum olarak görülüyor. Fransa’nın 2027 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Macron ve Almanya’nın gelecek yılki federal seçimlerinde Scholz için sorun oluşturabilir.

Pazar günkü sonuçlar dramatik ya da ani bir sağa kayışı değil, daha incelikli ve kademeli bir durumu, yani Avrupa siyasetinin merkezinin birkaç yıldır sağa doğru kaydığını gösteriyor.

Bunun son dönemdeki en görünür örneği, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin AB siyasetinde önemli bir oyuncu olarak ortaya çıkması oldu. Meloni, 2022 yılında İtalya başbakanı olarak seçildi. Ülkesindeki partisi İtalya’nın Kardeşleri, savaş zamanı faşist lideri Benito Mussolini’den bu yana hükümete seçilen en sağcı parti. Brüksel’deki yetkililer başlangıçta Meloni’nin AB’yi yıkmaya çalışan bir tehdit olmasından korktular. Ancak görevdeyken Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in müttefiki oldu ve Ukrayna gibi konularda mevkidaşlarıyla işbirliği içinde çalıştı. Elde ettiği nüfuzu, AB’nin kendisi için önemli olan konulardaki politika pozisyonlarını değiştirmek için kullandı. Bu konulardan en önemlisi göç oldu.

Avrupa şüpheciliğinin zirve noktası muhtemelen 2016’daki Brexit oylamasıydı. Birleşik Krallık’ta yıllarca süren iç politika değişiminin, merkez sağın aşırı sağa karşı koymaya çalışmasının ve nihayetinde bu kopuşa yol açmasının bir sonucuydu. Birleşik Krallık’ta yaşananlarla şu anda yaşananlar arasındaki fark, Euroskeptiklerin (Avrupa Birliği’ne (AB) ve onun politikalarına eleştirel yaklaşan bireyleri veya siyasi hareketleri tanımlayan bir terimdir.)  artık AB’den ayrılmak istememeleri, AB’yi ele geçirmek istemeleridir.

Avrupa Parlamentosu’ndaki Siyasi Gruplar: Kim Kimdir?

Avrupa Parlamentosu, farklı siyasi görüşleri ve ideolojileri temsil eden çeşitli gruplardan oluşur. Her grup, Avrupa Birliği’nin geleceği konusunda farklı vizyonlar ve politikalar sunar. İşte Avrupa Parlamentosu’ndaki önemli siyasi gruplar ve bağımsız milletvekilleri hakkında bilmeniz gerekenler:

European People’s Party (EPP)

Avrupa Halk Partisi (EPP), merkez sağ ve muhafazakar partilerin oluşturduğu bir siyasi ittifaktır. 1976 yılında kurulan EPP, Avrupa’nın entegrasyonunu, serbest piyasa ekonomisini ve demokratik değerleri savunur. Almanya’nın CDU/CSU, Fransa’nın Les Républicains ve İspanya’nın Partido Popular gibi büyük partileri EPP’nin önemli üyelerindendir. EPP, Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük gruptur.

Socialists and Democrats (S&D)

Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) Grubu, sosyal demokrat ve ilerici partilerden oluşur. Sosyal adalet, eşitlik ve sürdürülebilir kalkınma gibi konuları savunur. Almanya’nın SPD, Fransa’nın Parti Socialiste ve İspanya’nın PSOE gibi partileri S&D’nin önemli üyelerindendir. S&D, Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük ikinci gruptur.

Renew Europe (RE)

Renew Europe, merkezci ve liberal politikaları savunan partilerden oluşur. Demokrasi, insan hakları ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik eder. Fransa’nın La République En Marche!, Almanya’nın FDP ve Hollanda’nın Democrats 66 gibi partiler grubun önemli üyelerindendir. Renew Europe, Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük üçüncü gruptur.

European Conservatives and Reformists (ECR)

Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular Grubu (ECR), merkez sağ ve muhafazakar partilerden oluşur. Ulusal egemenlik, serbest piyasa ekonomisi ve göç kontrolü gibi konuları savunur. Polonya’nın Law and Justice (PiS), İtalya’nın Brothers of Italy ve İspanya’nın Vox gibi partileri grubun önemli üyelerindendir.

Identity and Democracy (ID)

Kimlik ve Demokrasi (ID) Grubu, sağ popülist ve milliyetçi partilerden oluşur. Ulusal egemenlik, göç kontrolü ve AB’nin merkeziyetçiliğine karşı çıkar. Fransa’nın National Rally, İtalya’nın Lega ve Almanya’nın Alternative for Germany (AfD) gibi partiler grubun önemli üyelerindendir.

Greens/EFA

Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı (Greens/EFA), çevreci ve ilerici partilerden oluşur. Çevre koruma, sosyal adalet ve insan hakları gibi konuları savunur. Almanya’nın Alliance 90/The Greens, Fransa’nın Europe Ecology – The Greens ve Belçika’nın Ecolo gibi partiler grubun önemli üyelerindendir.

The Left

The Left in the European Parliament – GUE/NGL (Avrupa Birleşik Solu/Kuzey Yeşil Solu), radikal sol ve sosyalist partilerden oluşur. Sosyal adalet, ekonomik eşitlik ve çevre koruma gibi konuları savunur. Yunanistan’ın Syriza, İspanya’nın Unidas Podemos ve Almanya’nın Die Linke gibi partiler grubun önemli üyelerindendir.

Non-Inscrits

Non-Inscrits, herhangi bir siyasi gruba dahil olmayan bağımsız milletvekilleridir. Bu milletvekilleri, çeşitli siyasi yelpazeden gelir ve belirli bir gruba bağlı olmadan kendi görüşleri doğrultusunda hareket ederler. Non-Inscrits milletvekilleri, Avrupa Parlamentosu’nda bağımsız bir şekilde çalışarak farklı bakış açıları sunar.

Avrupa Parlamentosu’ndaki bu çeşitli gruplar, AB’nin politikalarını şekillendiren ve yönlendiren önemli aktörlerdir. Her biri, Avrupa’nın geleceği konusunda farklı vizyonlar sunarak demokratik bir tartışma ortamı yaratır.

Avrupa’daki Aşırı sağcı partiler

Avrupa Parlamentosu’nda aşırı sağcı partiler, genellikle milliyetçi, göç karşıtı, popülist ve Euroskeptik politikalarıyla tanınan partilerdir. Bu partiler, ulusal egemenlik, sınır güvenliği, geleneksel değerlerin korunması ve Avrupa Birliği’nin merkeziyetçi yapısına karşı çıkma gibi konularda sert bir duruş sergilerler.Avrupa Parlamentosu’ndaki başlıca aşırı sağcı partiler ve liderleri:

National Rally (Rassemblement National – RN) – Fransa

Lider: Marine Le Pen
Fransız milliyetçiliğini ve göç karşıtlığını savunan RN, Avrupa Birliği’nin merkeziyetçi yapısına karşı çıkıyor. Parti, Fransa’nın ulusal egemenliğini ve kültürel kimliğini korumayı hedefliyor.

Lega – İtalya

Lider: Matteo Salvini
Lega, İtalya’nın kuzey bölgelerinde güçlü bir tabana sahip olan milliyetçi ve popülist bir parti olarak dikkat çekiyor. Göç karşıtlığı ve AB’nin merkeziyetçi politikalarına karşı duruşuyla bilinen Lega, İtalya’nın ulusal çıkarlarını ön planda tutuyor.

Alternative for Germany (AfD – Alternative für Deutschland) – Almanya

Liderler: Tino Chrupalla ve Alice Weidel (eş başkanlar)
AfD, Almanya’da Euroskeptik, göç karşıtı ve milliyetçi politikalarıyla öne çıkıyor. Parti, AB’nin reforme edilmesini ve Almanya’nın ulusal egemenliğinin korunmasını savunuyor.

Vox – İspanya

Lider: Santiago Abascal
İspanyol milliyetçiliğini savunan, göç karşıtı ve merkeziyetçi bir parti olan Vox, Katalonya bağımsızlık hareketine karşı sert bir duruş sergiliyor ve İspanya’nın birliğini korumayı amaçlıyor.

Freedom Party of Austria (FPÖ – Freiheitliche Partei Österreichs) – Avusturya

Lider: Herbert Kickl
FPÖ, Avusturya’da milliyetçi ve popülist politikalarıyla tanınıyor. Parti, göç karşıtlığı ve AB’nin merkeziyetçi yapısına karşı duruşuyla biliniyor.

Law and Justice (PiS – Prawo i Sprawiedliwość) – Polonya

Lider: Jarosław Kaczyński
PiS, Polonya’nın ulusal egemenliğini savunan, AB’nin bazı politikalarına karşı çıkan muhafazakar ve milliyetçi bir parti. Parti, geleneksel değerlerin korunmasını ve göç kontrolünü destekliyor.

Fidesz – Macaristan

Lider: Viktor Orbán
Fidesz, Macaristan’da milliyetçi ve muhafazakar politikalarıyla öne çıkıyor. Göç karşıtlığı ve AB’nin merkeziyetçi yapısına karşı duruşuyla dikkat çeken parti, Macaristan’ın ulusal kimliğini savunuyor.

The Party for Freedom (PVV – Partij voor de Vrijheid) – Hollanda

Lider: Geert Wilders
PVV, Hollanda’da göç karşıtlığı, İslam karşıtlığı ve Euroskeptik politikalarıyla tanınıyor. Parti, Hollanda’nın ulusal kimliğini korumayı ve AB’nin yetkilerini sınırlamayı savunuyor.

Vlaams Belang – Belçika

Lider: Tom Van Grieken
Vlaams Belang, Belçika’nın Flandre bölgesinde milliyetçi ve ayrılıkçı bir parti olarak biliniyor. Göç karşıtlığı ve Flaman bağımsızlığını savunan parti, Belçika’nın federal yapısını eleştiriyor.

Aşırı Sağcı Partilerin Etkisi

Bu partiler, Avrupa Parlamentosu’nda genellikle Identity and Democracy (ID) grubu veya Non-Inscrits (bağımsız) statüsünde yer alıyorlar. Aşırı sağcı partiler, Avrupa’da ulusal egemenlik, göç ve AB’nin merkeziyetçi politikaları gibi konularda sert politikalar benimseyerek siyasi tartışmalara yön veriyorlar. Avrupa’nın geleceği üzerinde önemli etkileri olan bu partiler, hem ulusal hem de uluslararası politikaların şekillendirilmesinde kritik roller oynuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here