Ukrayna-Rusya arasındaki savaş dünya gıda sistemlerinin yapısı ve dayanaklılığını acil olarak yeniden elden geçirilmesi gerekliliğini gösterdi. Boston Consulting Group’un (BCG) raporunda, Bu kriz tüm dünyada önemli şekillerde hepimizi etkileyecek olsa da, düşük gelirli ekonomilerde yıkım ve potansiyel huzursuzluk riski taşıyor” dendi. 

Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali, küresel gıda sistemlerinin kriz zamanlarında dünyayı besleme kapasitesini teste tabi tutuyor. BM Küresel Kriz Müdahale Grubu Görev Ekibi’ne göre, çoğu gelişmekte olan ülkelerde ikamet eden tahmini 1,7 milyar insan gıda, enerji ve borç yüklerinde keskin bir artış yaşayabilir.Bu durum insanların geçimlerini sağlamada olumsuz etkileri olacaktır. Aynı zamanda gelecekte yaşanacak insani bir felaket durumunda, gıda sistemleri acil olarak ele alınması gerektiğini göstermektedir.

Boston Consulting Group’un (BCG) Ukrayna’daki savaşın doğrudan ve dolaylı etkilerini inceleyen yeni bir raporunda, Krize yanıt vermeye ve küresel gıda sistemlerinin direncini artırmaya yardımcı olmak için 30 yakın orta vadeli çözüm sunuyor. Analize göre, yaklaşmakta olan küresel gıda krizi dünyanın yeterli gıda üretme kabiliyetiyle hiçbir ilgisi yok. Devam eden savaşın tedarik zincirini bozması sonucu yeterli gıdayı güvenli ve adil bir şekilde dağıtılmaması  ve depolanamayacak olması ile ilgisi var.

Uluslararası Gıda Politikası Enstitüsü’ne göre, Rusya ve Ukrayna, buğday (küresel ticaretin yüzde 28’i) ve ayçiçek yağı (uluslararası ticaretin yüzde 69’u) gibi hayati ürünlerin önde gelen ihracatçıları. Rusya ve Ukrayna dünya çapında ticareti yapılan toplam gıda kalorisinin yaklaşık yüzde 12’sini karşılamaktadır. 

Dünya Gıda Programı (WFP) dünya buğdayın yüzde ellisini Ukrayna’dan satın alıyor. Bu ülkelere yapılan ihracatlar düştüğünde diğer önemli ihracatçılar gıda stoklarını korumak için ihracat yasakları veya lisans sınırlamaları getiriyor. 

Rusya’nın on yıllardır önemli bir tedarikçi olduğu gübre ve yakıt gibi önemli tarımsal girdiler için de fiyatların artması gıda fiyatlarını tırmandırıyor.Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı gübre gerektiren gıda çıktılarına dayanmaktadır. Rezervleri artırmak için derhal harekete geçilmezse, gübre arzındaki bir düşüş, fakir insanların dört yıla kadar ciddi zarar görmesine sebep olacaktır. Gübre tedarik zincirindeki aksamalar tüketicilere küresel yansımaları olacaktır. 

Savaşın yakıt maliyetleri üzerindeki etkisi benzer şekilde derin olmuştur. Gelişmekte olan birçok ülkede iç ulaşım gıda giderlerinin yüzde 40’ını ve çiftçi ekipmanları için artan benzin maliyetini oluşturuyor. Sonuç olarak benzin fiyatları arttıkça gıdanın toplam maliyeti de artmakta ve bir kısır döngü oluşturmaktadır.

Durumu daha da kötüleştiren mevcut ekonomik kriz, dünya çapında birçok gelişmekte olan ekonomide önemli borç seviyelerine denk geliyor. Uluslararası Para Fonu’na göre, düşük gelirli ülkelerin yaklaşık yüzde 60’ı, ( 2015’de yaklaşık yüzde 30’du) büyük borç sıkıntısı içinde veya büyük tehlike altında. Bu durum esas olarak COVID-19 ile mücadelede kamu harcamalarına bağlanabilir.

Raporun ortak yazarlarından Food Systems for the Future CEO’su ve kurucusu Ertharin Cousin, “Bu kriz tüm dünyada önemli şekillerde hepimizi etkileyecek olsa da, düşük gelirli ekonomiler yıkım ve potansiyel huzursuzluk riski taşıyor” dedi. 

Peki Türkiye için buğdayda durum ne?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’nin buğday üretimi 2015’te 22,6 milyon ton, 2016’da 20.6 milyon ton, 2017’de 21,5 milyon ton, 2018’de 20 milyon ton 2019’de 19 milyon ton, 2020’de 20,5 milyon ton ve 2021’de 17,7 milyon şeklinde gerçekleşti. Yani tüm dünyada toplam 779 milyon ton üretim sağlanırken Türkiye’de aynı dönemde 20,5 milyon ton buğday üretimi gerçekleşti.

TEPGE tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye’nin buğdayda kendine yeterlilik oranı yüzde 89. Yıllık yaklaşık 20 milyon ton üretimi olan Türkiye’nin kendi tüketimi de yıllara göre değişim göstermekle beraber 19-20 milyon arasında değişiyor. Ancak Türkiye, 2015-2019 yılları arasında yıllık 4-6.5 milyon tonluk ithalat gerçekleştirirken bu 2020’de 10 milyon tonu aşıyor.

Türkiye, ithal ettiği buğdayı işleyip katma değerli hale getirip ihracat yapıyor. Üretim ve tüketim verilerine bakıldığında Türkiye için ufukta çok ciddi bir tehlike görünmüyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here