Türk Hava Kuvvetleri’nin muharip savaş uçağı envanterini yaklaşık 240 adet F-16C/D Savaşan Şahin uçağı ve yer hedeflerine taarruz görevlerinde yoğun olarak kullanılan 54 civarında F-4E 2020 Phantom savaş uçağı görev yapmaktadır.Hava kuvvetlerinin bel kemiğini oluşturan F-16C/D uçakları geçirdiği modernizasyonlar ile 2030 lara kadar hava sahamızda görev yapmaya devam edecek gibi görünüyor. MMU projesi (TF-X) yolunda giderse muharip olarak görev alması 2030’larda gerçekleşecek.

F-35A, 2019 – 2020 gibi Türkiye’ye gelmesi planlanmıştı; 2020’de itibaren filoların donatılması başlanacaktı. 2025 yılı itibari ile 50 adet F-35A’nın teslim edilmiş olması hedeflenmişti.Dolayısıyla 2030’lu yılladan itibaren MMU + F-35A ikilisi HvKK’nin bel kemiğini oluşturucak, son kalan F-16’lar da kademeli olarak emekliye ayrılacaktı. Fakat Türkiye’nin S-400 alımı sebebi ile ABD arasından yaşanan kriz, bu planlamanın gerçekleşmemesini sebep oldu.

Yazımızda Türk Hava Kuvvetleri’nin muharip uçaklarının envantere girişi, modernizasyonlarını, F-35’lerin Hava Kuvvetleri’ne kazandırdığı yetenekleri ve Milli Muharip Uçağı (MMU) projesi hakkında bilgiler bulacaksınız.

EMEKLİYE AYRILAMAYAN F-4 PHANTOM UÇAKLARI

Türkiye ABD’den 1974 – 1994 yılları arasında toplam 236 adet F-4E ve FR-4E satın almıştır. Türk Hava Kuvvetleri F-4E savaş uçaklarıyla birlikte modern mühimmatlara kavuştu. Hava-yer amaçlı kullanılan TV güdümlü AGM-65A/B Maverick füzeleri, Pave Spike lazer hedefleme podu ve lazer güdümlü 500 ve 2000 librelik GBU-10/12 Paveway I/II ve optik güdümlü 2000 librelik GBU-8 HOBOS bombaları envantere dahil olmasıyla Hava Kuvvetleri ilk kez hava-yer hedeflerine karşı taarruz kabiliyeti kazandı.

Phantomlar görev sürelerini tamamlayarak servisten yavaş yavaş çekildiler. Kalan 54 adet F-4E İsrail tarafından modernize edilerek F-4E 2020 adıyla 2000 – 2003 arasında hizmete girdi.

İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii (IAI) firması ile 54 adet uçağın aviyonik modernizasyonu kapsayan ve toplam değeri 632 milyon dolar olan sözleşme 1997 yılında imzalandı. Sözleşme kapsamında 54 adet F-4E Fantom uçağının 26’sı İsrail ve geri kalan 28 adedi de Türk Hava Kuvvetleri’nin Eskişehir’de bulunan 1. Hava İkmal ve Bakım Merkezi’nde modernize edildi.

F-4E 2020 Phantom uçakları, İsrail ELTA firması tarafından üretilen 144 kilometre menzile sahip EL/M-2032 Atış Kontrol Radarı, EL-OP 976 geniş açılı HUD, Uçuş ve muharebe kontrol levyesi HOTAS sistemi, UHF/VHF telekomünikasyon antenleri, Geliştirilmiş INS/GPS ataletsel / uydu seyrüsefer, Çok Fonksiyonlu Gösterge Ekranları, Uçuş Kayıt Sistemi (AVTR), Yeni radar ikaz alıcısı (RWR) ve elektronik harp (ECM) sistemi ile donatıldı. Uçağın gövdesi üzerinde yapısal gövde tadilatları yapılarak fiziki ömürleri ortalama 6 bin uçuş saati dolayında uzatıldı.

F-4E filosunun 2020 modernizasyonu uygulanmamış 16 adet uçağına, yerli sanayi imkânları ile Şimşek projesiyle aviyonik ve yapısal iyileştirme uygulandı. 2006 – 2010 yılları arasında gerçekleştirilen bu proje ile F-4E/TM adını alan uçakların hizmet ömrü çok kısa oldu.

Tamamı 112’nci Filo’da uçan bu uçaklar 2012 Haziran ayında uçuştan çekildi. Malatya 7’nci Ana Jet Üs’teki 171 ve 172’nci filoların da söndürülmüş olmasıyla birlikte, HvKK bünyesindeki tek F-4E filosu, kalan tüm F-4E 2020’lerin toplandığı 111 Filo  oldu. RF-4E’lerin 2015 yılında erken emekliye ayrılması ile birlikte 111 Filo aynı zamanda, HvKK’nin tek Phantom filosu oldu.

HvKK’nin esas planı, F-4E 2020’lerin, 2020 yılından itibaren kademeli olarak hizmetten alınmaları ve bu uçakların, 111, 112, 171 ve 172’nci Filolarda hizmete girecek F-35A’larla değiştirilmeleri idi. Teyide muhtaç son bilgilere göre F-4E 2020’lerin uçuştan çekilmesi ötelendi. Başka bir ifadeyle 2020’li yıllar boyunca bu uçaklar uçmaya devam edecek gibi görünüyor.

HAVA KUVVETLERİ’NİN BEL KEMİĞİ F-16 SAVAŞ UÇAKLARI

Hava kuvvetlerimizin bel kemiğini F-16 savaş uçakları oluşturmaktadır. 1970’lerin sonlarına doğru üretilmiş olan tek motorlu, yüksek performansı ve muadillerine göre ekonomik olan küçük boyutlu bir avcı uçağıdır.

F-16 savaş uçakları sonradan geçirdiği modernizasyonlar ile kara hedeflerine karşı oldukça tehlikeli teknoloji harikası haline gelmiştir. F-16 şu ana kadar yapılmış uçaklar arasında fiyat/performans oranı konusunda en iyi uçaklardan bir tanesidir.

Geçirdiği modernizasyonlar sayesinde Mühimmat yelpazesi oldukça geniş olup, güçlü motoru sayesinde neredeyse çift motorlu uçaklar kadar yüksek performans vermektedir. Yapılmış olduğu dönemde teknolojisinin yanında manevra kabiliyeti ile de oldukça öne çıkmıştır.Blok modeli olarak adlandırılan farklı versiyonları vardır yani 1970’deki uçak ile günümüzde ki uçak birbirinden çok çok farklıdır.

Türk Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacı kapsamında 1983 yılında 160 adet savaş uçağı alınması kararlaştırıldı. Hava Kuvvetlerin’de görev yapan F-104 Starfighter ve F-5 Freedom Fighter uçaklarının yerine geçecek uçak F-16 Savaşan Şahin seçildi. Bu alımın en önemli özelliği alınacak uçakların Türkiye’de üretilecek olmasıydı.    

Amerikan General Dynamics firması teklifi kabul edildi ve proje kapsamında 132 adet tek kişilik (C modeli), 24 adet iki kişilik (D modeli) F-16 uçağı imal edilmesi ve geri kalan 4 uçak ise o zamanki ismiyle General Dynamics şimdiki Lockheed Martin’in Forth-Worth tesislerinde üretilip Türkiye’ye getirilmesi kararlaştırıldı.

Projeye şehit olan Pilot Binbaşı Okan Öncel’in anısına Öncel Barışı (Peace Onyx) adı verildi. Hızla çalışmalar başlandı, 15 Mayıs 1985’de Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TAI-Turkish Aerospace Industry) kuruldu. Uçağın gövdesi Ankara’da, motorlar ise Eskişehir’de kurulan TEI’de (Turkish Engine Industry-Türk Motor Sanayi)üretilecekti. 1987 yılında her iki fabrika da tamamlanarak üretim çalışmalarına geçildi.

Türkiye için ABD’de üretilen ilk iki F-16D Mart 1987’de ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Yapılan testler sonucunda Temmuz 1987’de Forth-Worth tesislerinde düzenlenen bir tören ile Türkiye resmen ilk F-16D savaş uçağını teslim aldı.

TAI ve TEI’de ilk üretimde tesisler tam anlamıyla tamamlanamadığı için yerli üretim düzeyi düşüktü. Ancak tam kapasiteye kavuşulmasıyla birlikte yerli üretim düzeyi yükseldi ve gövde üretim oranı yüzde 70’e ulaştı.

Uçakların sayısı arttıkça F-16 filolarının moderniz edilmesi gündeme geldi. Blok 30 standartlarında devam eden üretim, daha modern olan Blok 40 standartlarına çıkarılması kararlaştırıldı. Blok 40 uçaklarında TEI’de lisans altında üretilmiş General Electric F110-GE-100 motorları, GPS navigasyon sistemi, APG-68(V) radarı, otomatik arazi-takip radarı yenilenmiş sistemler yer aldı.

Ankara, Bandırma, Balıkesir ve Diyarbakır’daki F-104G Starfighter filoları Öncel projesi kapasamında F-16’lar ile değiştirildi. Diyarbakır konuşlu 181. Filodaki son 20 uçağın Nisan 1994’te değişimi ile ‘Öncel projesi I ‘ (Peace Onyx I) başarıyla sona ermiş oldu.

Birinci körfez savaşının ardından Mart 1992’de bölge ülkelerinin zararlarının karşılanması amacıyla Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE’nin oluşturduğu kaynakla Türkiye 40 uçaklık yeni bir F-16 üretim paketi konusunda ABD ile anlaşmaya varıldı. Öncel Barışı II (Peace Onyx II) olarak adlandırılan bu proje ile üretilecek uçak sayısı daha sonra 40’tan 80’e çıkarıldı.Öncel II‘de tüm uçaklar yeni nesil Blok 50 özelliği taşıyacaktı. 

Blok 50 özelliği ile F-16’lar APG-68(V5) radar, AN/ALR-56M Radar Warning Receiver, Ring Laser INS, Gelişmiş Veri kaydetme ve İletim Sistemleri, AGM-88 anti-radar füzesi fırlatabilme yeteneklerine kavuştu.Fakat bu uçakların Elektronik Muharebe Kitlerinin teslimatı gerçekleştirilmedi.

Şubat 1994’de geldiğimizde F-16 uçaklarına LANTIRN podları takılmaya başlandı. Bandırma’da konuşlu bulunan 161. Filodaki F-16 uçaklara LANTIRN podları takıldı. LANTIRN podları sayesinde F-16 uçakları gece alçak irtifadan görerek seyrüsefer ve harekat kabiliyeti kazandı. Ön gövde altına yerleştirilen LANTIRN sistemi iki ayrı podtan oluşmakta. Sistemlerden biri lazer ile hedefleme, diğeri de pilota gece görüşü sunar. LANTIRN sayesinde pilotlar gece metreyle bile sayılamayacak hassaslıkta nokta atışı yapabilir. Daha sonra Diyarbakır’daki 181. Filoya da LANTIRN modernizasyonu yapıldı.

Öncel Barışı II (Peace Onyx II) projesinde Eylül 1995’de ilk üretim başladı.ilk F-16C Blok 50, 19 Temmuz 1996’da Türk Hava Kuvvetleri’ne teslim edildi. Diyarbakır’daki 182. Filoda görev yapan uçaklar teslim alınan bu ilk Blok 50 F-16’larla modernize edilmeye başlandı. Daha sonra Balıkesir ve Merzifon’daki filolarF-16C/D Blok 50’lerle modernize edildi. Kasım 2000 yılında son uçağın Türk Hava Kuvvetlerine katılmasıyla Öncel Barışı II (Peace Onyx II) projesi de başarıyla tamamlanmış oldu.

Peace Onyx III Programı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Lockhead Martin Aeronautics ve TUSAŞ-TÜRK Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. firmaları arasında hazırlıkların tamamlanmasını takiben 2 Temmuz 2007 tarihinde dört adet F-16 uçağının TUSAŞ tesislerine gelişiyle başladı.

Proje ile 165 adet F-16 Block 40 ve Block 50 versiyonu aviyonik modernizasyona; 35 adet F-16 ise Block 30 versiyonu ile daha sınırlı bir iyileştirmeye tabi tutuldu.

Öncel Barışı III (Peace Onyx III) projesinin 2015 Nisan ayında tamamlanmasından birkaç ay sonra Block 30’ların gövde ömürlerinin 4,000 uçuş saati uzatılması için TUSAŞ ile SSM (SSB) arasında yapısal modernizasyon projesi özleşmesi imzalandı.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın ihtiyacı kapsamında Öncel Barışı IV (Peace Onyx IV) projesi Savunma Sanayii İcra Komitesi’nin 12 Aralık 2006 tarihinde yaptığı toplantıda alınan karar ile başlatıldı. Projeyle yeni alınan 30 adet Block 50+’nin montajı TAI tesislerinde gerçekleştirildi. İlk uçak Mayıs 20011’de, projedeki son uçak ise Aralık 2012 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edildi.

TF-X uçağı hizmete girdiğinde Block 30′lardan başlayarak F-16’ları değiştirilemesi planlanıyor. Bir F-16’nın yaklaşık 8,000 uçuş saati olan hizmet ömrü, yapısal iyileştirmelerle 12,000 saate kadar çıkarılabiliyor. 8,000 uçuş saati Yılda ortalama 250 uçuş saati üzerinden 32 yıllık bir ömre tekabül eder.

F-16’ların HvKK hizmetine Block 30’lar ile 1987 yılında girmeye başladığı ve bu modellerin F-16 pilot eğitiminde yoğun şekilde kullanıldığı dikkate alınırsa, sözleşmesi 2015 yılında imzalanan yapısal iyileştirme projesinin önemi ortaya çıkar.Yine 250 saat/yıl hesabı üzerinden gidilecek olursa, Block 30’ların, 2030’ların başını göreceği tahmin edilebilir.

TAI’nin F-16 projesiyle ilgili çalışmaları sadece üretimle sınırlı kalmadı. F-16’lar için modernizasyon, modifikasyon ve sistem entegrasyonları ve satış sonrası hizmetler de verildi. Bu tip yan programlarda TAI tarafından Türk Hava Kuvvetleri’nin 148 adet F-16 uçağına elektronik harp sistemleri takıldı. F-16’larda ayrıca Türkiye’de Aselsan, Mikes, Havelsan tarafından üretilen, özel sistemler de bulunuyor.

Rahmetli Turgut Özal’ın büyük gayretleri ile ortaya konan Savaşan Şahin projesi Türkiye’ye 240 F-16 uçağının yanı sıra kendi tasarımlarını yapan, Boeing ve Airbus gibi dünya devlerine parça üreten TAI ile büyük motor imalatçılarına parçalar imal eden ve kalite ödülleri alan TEI gibi tesisleri kazandırdı.

F35 MÜŞTEREK TAARUZ UÇAĞI PROJESİ VE TÜRK HAVA KUVVETLERİ’NİN PLANI

Türkiye F-35 Projesine (Joint Strike Fighter (JSF) 1999 yılında imzalanan Teklif ve Kabul Mektubu resmen dahil olmuştur. Projeye Sistem Geliştirme ve Gösterim (System Development and Demonstration; SDD) aşamasından itibaren 3’ncü seviye (Level III) olarak katılım için 2002 yılında bir Mutabakat Muhtırası imzalandı.Bunu, 2007 yılında Üretim, Devamlılık ve Müteakip Geliştirme (Production, Sustainment and Follow-on Development; PSFD) aşaması için imzalanan muhtıra takip etti.

Türkiye’nin program ortağı da olduğu F-35 Projesi kapsamındaki ilk uçağının teslimatı Haziran 2018’de Teksas-Fort Worth’te tören ile yapıldı. Pilotların eğitimi bir yıl sürecek, F-35‘ler Kasım 2019’dan itibaren Türkiye’ye gelmeye başlayacaktı.

18-0001 kuyruk numarasıyla teslim alınan ilk F-35 uçağı pilot eğitimlerinde kullanılmak üzere Arizona’da yer alan Luke Hava Üssü’nde görevlendirildi.Uçakla birikte 13 Türk pilotu ve 225 teknik bakım ekibinin eğitimleride bu üstte gerçekleştirildi.

İlk uçağın ardından 2’inci, 3’üncü ve 4’üncü uçaklar Mart 2019’da teslim edilecekti.Türk pilotların eğitimi süresince bu uçaklar ABD’de kalacaktı. Türkiye’ye teslim edilecek 5 ve 6. uçaklar ise Kasım 2019’da üretimlerinin tamamlanmasının ardından doğrudan Türkiye’ye gelmesi planlanmıştı.

Türkiye’de F-35 uçaklarının konuşlandırılacağı, pilot ve bakımcı eğitimlerinin gerçekleştirileceği Entegre Eğitim Merkezine de ev sahipliği yapacak ilk üs olan Malatya 7. Ana Jet Üs Komutanlığının aktivasyon çalışmaları yapılacak, İlk uçakların Kasım 2019’da Türkiye’ye gelişinin ardından 2020’de eğitim faaliyetlerine başlanması planlandı.

Fakat Türkiye’nin S-400 Hava Savunma Sistemin Rusya’dan alınması ile bu planlama çöktü.

PENTAGON : TÜRKİYE, F-35 PROGRAMINDAN ÇIKARILDI

ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) Türkiye’nin S-400 alımına ilişkin 17 Temmuz Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin F-35 programına katılımını askıya alma sürecini başlattıklarını açıkladı. “

Pentagon, “Türkiye bu kararından dolayı iş imkanlarını ve ekonomik fırsatları kaybedecek. F-35 programıyla bağlantılı 9 milyar dolarlık bir kayıp olacak”açıklamasında bulundu.

“Türkiye yakın bir NATO müttefiki olmaya devam ediyor ve askeri ilişkimiz güçlü. Türkiye ile ilişkimiz çok katmanlı ve F-35 ortaklığının ötesine uzanıyor” denilen açıklamada, “Türkiye’nin programdan çıkarılması 500 ila 600 milyon dolara mal olacak. Şu an Türkiye’nin programdan çıkarılması ile oluşan parça açığını doldurmaya odaklanmış durumdayız” ifadelerine yer verildi.

Türkiye, F-35A uçaklarından 100 adet ve F-35B uçaklarından 16 adet olmak üzere toplam 116 uçak almayı planlıyordu, Eski Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 2014 yılında yaptığı açıklamada uçaklar için 25 milyar dolar ödeme yapılacağını söylemişti.

Türkiye ilk kez dünyanın en büyük silah projesinde ana ortak ünvanını kazanmıştı. Uzmanlar, Türkiye’nin F-35 projesinden ayrılması durumunda bu ünvanı kaybedecek ve yaklaşık 12 milyar dolar civarında zarara uğrayacağını tahmin ediyor.

ilk F-35 uçağını teslim alınmasının ardından ABD tüm teslimatı askıya aldı. Türk Hava Kuvvetleri için üretilen türk bayrağı ile boyanmış 6 adet F-35 uçağını hangara çekti, üretim banıdında olan 24 yakın uçağıda ABD Hava Kuvvetleri siparişlerine kaydırdı.

Türkiye’nin F-35 projesinden çıkarılması bir yana, FMS (Foreign Military Sales; Yabancı Askeri Satışlar) kapsamında yapılan savunma satışlarının durdurulması ve/veya FMS kapsamında satılmış platformlara verilen desteğin kesilmesi Türk Silahlı Kuvvetlerini çok zor durumda bırakacaktır.

Bu durumda F-16 başta olmak üzere pek çok platformun idamesinde ciddi sıkıntılar doğabilir.Diğer bir olasılık, ihracatı kontrole tabi alt sistem ve ürünlere ihraç izni çıkmaması olacaktır. Bu da, ABD üretimi alt sistem kullanan MilGem sınıfı korvet, İ sınıfı firkateyn, T129 gibi projelere kısa vadede zarar verebilir.

F-35’LERİN TÜRK HAVA KUVVETLERİ’NE KAZANDIRDIĞI YETENEKLER

F-35 uçakları Atlantik Bloku’nun bir unsurudur; dolayısıyla F-35’in, milli menfaatlerin Atlantik Bloku’nun menfaatleriyle paralellik arz ettiği görevlerde etkin bir şekilde kullanılabilecektir.

Türkiye’nin alacağı F-35 savaş uçakları yapı itibariyle Hava-Hava görevlerinden ziyade Hava-Kara görevleri için imal edilmiş bir uçaktır. Bundan dolayı özellikle manevra kabiliyeti konusunda fazla başarılı olduğu söylenemez. Öyle ki F-16 uçağına karşı böyle bir test yapıldığında F-16’nın dogfight (it dalaşı) konusunda F-35’e üstünlük kurduğu gözlemlenmiştir.

Fakat F-35 savaş uçakları it dalaşı yapmak için geliştirilmemiştir. Düşük görünürlüğü ve uzun menzilli radarı sayesinde F-35’in yeteneği düşmanını görünmeden uzak mesafeden vurmaktır.Bu sayede it dalaşına gerek kalmadan F-35 düşmanını indirmektedir.

Özellikle F-16 ile kıyaslandığında F-35’in F-16’yı radarda tespit etme mesafesi 150-185+ km aralığında, F-16’nın F-35’i radarda tespit mesafesini ise 10-20+ km aralığındadır. Gerçek bir savaş ortamında F-16 bırakın F-35 ile it dalaşına girmeyi, kilit ve takiben füze ikazı almadan önce F-35’i radarında bile göremez diyebiliriz.

F-35’in hava kuvvetlerine kazandırdığı yetenekleri şöyle sırılayabiliriz:

  • F-35’lerde bulunan ısı sensörleriyle uzak mesafelerden ateşlenmiş Balistik Füzeleri tespit edebilir. Öyle ki Alaska’da yapılan bir testte 1000 KM uzaktan ateşlenen bir Balistik Füzeyi tespit edip ekranından izleyebilmiştir.
  • Tespit ettiği bir hedefi bir başka uçağın veya bir başka geminin ekranına aktarabilir.
  • Dost kuvvetlerden atılan bir Balistik Füzenin kontrolünü havadayken devralabilir ve füzeyi yönlendirebilir.
  • Yazılımsal olarak aynı ağa bağlı olduğu bir Hava Savunma Sisteminin radar menzilini kendi radarına kullanarak artırabilir.
  • Radarı çok gelişmiş olduğu için kendi tespit ettiği hedeflere başka bir uçaktan, gemiden veya herhangi bir başka unsurdan atış gerçekleştirebilir.
  • Bu özellikleri ile bir Balistik Füzenin, bir Seyir füzesinin veya Gemisavar bir füzenin hedefini kendi tayin edip, hedefe kendi kilitlenip, bu kilidi o an ki diğer unsurlara veya doğrudan mühimmatlara aktarabilir.
  • İnsansız Hava Araçları ve Silahlı İnsansız Hava Araçları ile muazzam bir uyum sağlayabilir ve bu unsurlarla bir F-16’ya veya bir başka uçağa göre çok daha etkili operasyonlar düzenleyebilir.
  • Kısaca “Ağ Merkezli Harp” dediğimiz kavramın içinde yer alan birçok özelliğe çok yüksek seviyede sahiptir.

MİLLİ UÇAK PROJESİ MMU TF-X PROJESİ

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ/TAI), Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan ve 2030’lu yıllardan itibaren kademeli devreden çıkarılması düşünülen F-16 uçaklarının yerini TF-X -MMU muharip savaş uçağının alınmasını planlıyor.

Yüksek teknoloji gerektiren 5.nesil savaş uçaklarını sayılı ülkeler üretebiliyor.  ABD’nin F-35 ve F-22 leri, Rusya’nın SU-57, Çin’in J-20 ve J-31’leri, Japonya’nın X-2 deneysel savaş uçakları (Japonya iptal etti), İsveç FS-2020, Güney Kore KFX-100/200 modelleri bulunuyor.

Türkiye’de bu trendi kaçırmamak için ihtiyaçlarına göre 5.nesil bir savaş uçağı yapmak için çalışmalara başladı. Yüksek teknoloji gerektiren bu projelerde yeterli bilgi birikimi Türkiye’de yok. Avrupada bile henüz 5.nesil uçak projesi tasarımlarına yeni başladı.

MMU/TFX projesi kapsamında İngiltere firması BAE ile Türkiye ortak 5.nesil savaş uçağı geliştirme konusunda anlaşma imzaladı. Anlaşmanın proje maliyeti 150 milyon dolar civarında, dört yıllık bir takvim içerisinde gerçekleşecek.

Savunma Sanayii Müşteşarı Prof.Dr. İsmail Demir, (MMU-TFX) uçağının üretim programına İngilizlerin büyük destek verdiğini, bu desteğin uçağın uluslararası pazarlara açılım için önemli olduğunu söyledi.

İlk etapta kavramsal tasarımı yapılacak olan uçağın ana gövdesi oluşturlacak.Sonaşamada 5.nesil bir jet motoru tasaralanacak. Her iki ülke gövde ve motor yapıları aynı olan 5.nesil bir savaşa uçağı üretmiş olacak. Ülkeler kendi ihtiyaçlarına göre uçakları elektronik sistemler ile donatacak.

Kokpiti tek kişilik olarak dizayn edilecek uçağın konfigürasyonu şöyle planlanmaktadır: Uçak çift motorlu, Radar görünürlüğü çok düşük-ileri gizlenebilirlik (Stealth) kabiliyetli olan, bu şartın gereği gövde içi silah taşıma özelliği, SuperCruise (Afterburner kullanmadım ses üstü uçuş), Gelişmiş aviyonikler (uçuş ve atış sistemi aletleri), AESA çift fonksiyonlu radar, Elektronik harp kabiliyeti (dahili EH suit) olacak.

Sözleşme ile ilk 7 uçağın tasarım, geliştirme, üretim, test ve sertifikasyon çalışmaları İngiliz firmasıyla müşterek olarak yapılması planlanıyor. BAE Systems TAI’ye her yıl 400  mühendis verecek. TAI ile BAE Systems arasındaki bu anlaşmayla devletten devlete garanti sağlanacak ve her iki ülke, proje tamamlanana kadar TAI ve BAE Systems’in arkasında duracak. Bu sayede MMU/TF-X Projesi her türlü iç hukukun üstünde tutulacak ve projede devletler arası anlaşmalara göre teminat verilerek hareket edilecek.

Uçağın patenti Türkiye’ye ait olacak.

MMU/TF-X uçağının imalatıyla ilgili başta motor seçimi olmak üzere ne kadar büyük teknik zorlukların üstesinden gelinmesi ve ne kadar çok problemin halledilmesinin gerektiği çok iyi tahmin edilmektedir. Diğer yandan, MMU/TF-X’in başarısı konusunda pek çok kişinin endişeye sahip oldukları da bilinmektedir.

MMU/TF-X projesinde halihazırda çalışmaları devam eden Sistem İsterleri Gözden Geçirmesi (SSR) Aşamasının tamamlanmak üzere olduğu belirtiliyor. Sistem İşlevsellik Gözden Geçirmesi (SFR) Aşamasının ise 2021 yılı sonuna kadar tamamlanacağı, projenin Ön Tasarım Gözden Geçirmesi (PDR) Aşaması’nın 2023 yılında tamamlanacağı açıklanmıştı.Normal planlanan takvimin gerisinde olduğunu belirten yetkililer, ancak yakalamak için yoğun bir çaba içerisinde olduklarını belirtti.

PDR Aşaması’nın tamamlanması ile Projenin Ön Tasarım Fazı da tamamlanmış olacak. Detay Tasarım ve Kalifikasyon Fazı kapsamında MMU/TF-X Program Planı uyarınca 2023 yılında Roll-Out yani fabrikadan çıkış faaliyeti/töreni gerçekleştirilecek.Akabinde ise 2024 yılı Kritik tasarım Gözden Geçirmesi (CDR) Aşaması’nın tamamlanması planlanıyor. Müteakiben 2025 yılında MMU/TF-X Blok-0 Uçağı teslim edilecek ve ilk uçuş 2026 yılının son çeyreği içinde gerçekleştirilecek.

Detay Tasarım ve Kalifikasyon Fazı kapsamında 2026 yılı sonuna kadar 3 Geliştirme Uçağı üretilmiş olacak (Blok-0 konfigürasyonunda). 2029 yılı sonunda MMU/TF-X Blok-I Uçağı üretilecek ve 2030 – 2040+ yıllarını kapsayacak IOC/FOC (Başlangıç Harekat Kabiliyeti/Tam Harekat Kabiliyeti) Deklarasyonu & Seri Üretim Bloklar Fazı altında 2020-2033 yılları arasında 10’un üzerinde MMU/TF-X Blok-I Uçağı üretimi 2034-2040 yılları arasında ilave Blok modellerinin üretimi gerçekleştirilecek.

MMU/TF-X Uçağının dahili ve harici istasyonlarda taşıyacağı silah/görev yükü ise şöyle planlandı.Hava-Hava Silah Yükü; METEOR, AMRAAM, MICA ve GÖKDOĞAN gibi BVR füzeleri ile AIM-9X, ASRAAM ve BOZDOĞAN gibi WVR füzelerinden ve SPEAR/MIZRAK isimli bir füzeden oluşacak.MMU/TF-X Uçağında ayrıca tek namlulu bir dahili top yer alacak. MMU/TF-X’in Hava-Hava Silah Yükü ise SOM-B1/B2 ve SOM-J, HGK-82/83/84, KGK-82/83, LGK-82/84, Milli SDB (Küçük Çaplı Bomba), NEB, TEBER-82/83, GBU-10/12/24/31/38/54, Mk-82/84 ve AKBABA Milli Anti-Radyasyon Füzesi’nden oluşacak.  Dahili silah istasyonlarında 1.000lb’ye kadar silah taşıyabilecek MMU/TF-X ayrıca Keşif Podu ile 600 ve 370 galonluk yakıt tanklarını harici yük istasyonlarında taşıyabilecek.

Sonuç olarak Türk Hava Kuvvetleri’nin elinde bulunan F-4E 2020 filosu 2020’lerde ömürlerinin son demlerini tüketecek. F-16 Block 30’lar, yapısal modernizasyon ile muhtemelen 2030’ları görecek.F-16 Block 40, 50 ve 50+ filoları 2020’ler ve 2030’lar boyunca görev yapacak. 2025 civarında 50 adet F-35A’nın teslim edilmiş olması planlanıyordu. MMU projesi (TF-X) yolunda giderse muharip olarak görev alması 2030’larda gerçekleşecek. Dolayısıyla 2030’lu yılladan itibaren MMU + F-35A ikilisi HvKK’nin bel kemiğini oluşturur planlanmıştı, son kalan F-16’lar da kademeli olarak emekliye ayrılacaktı.

BÖLGEDE DENGELER DEĞİŞİYOR…

HvKK’ne teslimatların aksaması ya da tamamen iptal edilmesi, bölge ülkelerinin hava kuvvetleri modernizasyon faaliyetleri de göz önünde bulundurulacak olursa, ciddi bir risk teşkil etmektedir.İsrail, hava kuvvetlerine F-35I uçaklarını almaya başladı, F-15I’nın yeni nesil versiyonundan sipariş vermeye hazırlanıyor. Yunanistan, F-16 filosunun bir kısmını Block 70 seviyesine, AESA radar içerecek şekilde yükseltiyor.Fransa’dan Rafale, Rusya’dan MiG-29M2 alan Mısır, SCALP seyir füzesi ile donatılmış Rafale almaya çalışıyor. Bu gelişmelerin üstüne terör örgütleri ile mücadele kapsamında yoğun şekilde hassas taarruz ve yakın hava desteği görevlerine çıkacak F-16 filosu hızla yıpranacaktır.

En son Yunanistan 18 adet (6 adet yeni, 12 adet kullanılmış, sipariş 24 çıkarıldı) Rafale F3R savaş uçakları satın alması, Ege’de ve Akdeniz’de dengeleri değiştirirecek gibi görünüyor. Rafale F3R’lerin “Aktif Elektronik Taramalı Dizi” (AESA) RBE2 radarı sayesinde elektronik taaruzdan daha az etkilenecektir. Aynı anda deniz, kara ve hava hedeflerini çok kısa sürede tarayabilme kabiliyeti olduğu anlamına gelmektedir. Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan F-16’lar tarafından tehdit algılama sistemi radar güdümlü füze algılayıcısı (RWR) tespit edilmesi daha zor olacaktır. SPECTRA Elektronik Harp suiti taşıyan Rafale uçakları, sadece radar güdümlü füzeleri değil, ısı güdümlü füzeleri de bulabilecek kabiliyete sahiptir. FSO (Front Sensor Optronics) sistemi ile radar kullanmadan havadaki hedefleri ısıya göre bulup takip etme kabiliyeti bulunmaktadır. 

Türk Hava Kuvvetleri’ni zorlayacak en önemli kabiliyet METEOR çok uzun menzilli (320 km) radar güdümlü havadan havaya füzedir. Bu menzilde Hava Kuvvetleri’nin elinde havadan-havaya füze bulunmamaktadır. Elektronik Harp taaruzunda etkili olarak çalışabilen füze, çok etkili ve tehlikelidir. SCALP-EG uzun menzilli havadan-karaya seyir füzesi 560 km menzille İç Anadolu kadar olan bölgede stratejik hedefleri vurabilecek kabiliyettedir. 

Türk Deniz Kuvvetleri unsurlarına etkili olabilecek AM39 EXOCET gemi savar füzesi, deniz yüzeyi üzerinde adeta kayarak seyreden ve hedefine ulaşan anti-gemi füzesidir. MM-38 modelinde 42 km menzile sahip olan anti gemi füzesi günümüzde MM-40 Blok-3 modeliyle 180+ km menzile sahiptir. Hafife alıncak bir füze değildir, Arjantin Faklanda savaşında elinde beş adet AM39 Exocet gemisavar füzesi ve  dört adet Super Etendard uçağı İngiltere’nin canını epey yakmıştı. Füzelerin oluşturduğu tehditi bilen İngiltere, istihbarat servisini devreye sokarak tüm Exocet füzelerini toplatmıştı.Bununlada kalmayarak özel kuvvetlere füzeler ile Super Etendard’ları yerde imha etmek için bir operasyon planlanmıştı.

Bütün bu özelliklere baktığımızda Yunanistan Hava Kuvvetleri’ndeki  Rafale savaş uçaklarının Ege ve Doğu Akdenizde Hava ve Deniz Kuvvetleri unsurları için ciddi bir tehlike olduğu gözardı edilememelidir. Yunanistan az sayıda Rafale uçağı satın alsada bölgedeki dengenin aleyhemize değişeceği ön görülmektedir.

Kaynak: SiyahGriBeyaz, Kokpit, HAVAŞ, ASELSAN, TUSAŞ, Türk Hava Kuvvetleri, TAİ, C savunma Dergi, DefenceTürk,

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here